Aduan Konten Aduan Konten Negatif Aduan Kominfo Aduan Konten Judi Trust Positif Kominfo Cek Internet Positif Cek Blokir Website Lapor Konten Negatif Internet Positif Internet Sehat Layanan Aduan Layanan Aduan Konten Kominfo Trust Positif aduan konten.id aduankonten go id lapor aduan konten cek aduan konten
Eğitim İş İzmir 4 Nolu Şube
Eğitim İş İzmir 4 Nolu Şubesi

EMEĞİN SÖMÜRÜLMEDİĞİ, ADALETİN VE EŞİTLİĞİN SAĞLANDIĞI BİR TÜRKİYE İÇİN KALEMLERİMİZİ MANİSA’DA KALDIRDIK

Sendika Haberleri

EMEĞİN SÖMÜRÜLMEDİĞİ, ADALETİN VE EŞİTLİĞİN SAĞLANDIĞI BİR TÜRKİYE İÇİN KALEMLERİMİZİ MANİSA’DA KALDIRDIK

EMEĞİN SÖMÜRÜLMEDİĞİ, ADALETİN VE EŞİTLİĞİN SAĞLANDIĞI BİR TÜRKİYE İÇİN KALEMLERİMİZİ MANİSA’DA KALDIRDIK

Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşü kapsamında, Manisa’da, emek ve mücadelenin laiklik ve eşitlikle iç içe olduğunu vurguladık, Soma’da yaşanan işçi katliamını anımsatarak adalet talebimizi ve emekçilerin haklarını savunma kararlılığımızı haykırdık. 
Cumhuriyet Meydanı’ndaki basın açıklamasına, Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyeleri, şube ve temsilciliklerimizin yönetim kurulu üyeleri, Genel Sağlık-İş Genel Sekreteri Veli Can Karabacak, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve çok sayıda üyemiz katıldı. 

Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle: 

Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşümüzde Adıyaman ve Amasya’dan sonra Manisa’dayız! Burada, yüz yılın en büyük işçi katliamlarından birinin yaşandığı Soma’yı ziyaret edeceğiz. Ve buradayız çünkü Soma’yı unutmadık, unutturmayacağız!
Soma, sadece bir maden faciasının değil, aynı zamanda rantçı sermayenin ve emek sömürüsünün en acımasız biçimde vücut bulduğu bir cinayet düzeninin adıdır! 301 madencimizin göz göre göre ölüme sürüklenmesi, kar hırsıyla hareket eden bir sistemin kanlı sonucudur. Bugün bizleri ucuz iş gücü, taşeron düzeni, sendikasızlık ve güvencesiz çalışma koşullarıyla korkutmaya çalışanlara buradan, Soma’dan sesleniyoruz: Korkmuyoruz! Sinmiyoruz! Emeğimizi sömürmelerine izin vermeyeceğiz!
AKP iktidarı döneminde Türkiye bir işçi mezarlığına dönüştü. Özelleştirme politikaları ile iş güvencesi ortadan kaldırıldı, taşeron sistemi yaygınlaştırıldı, sendikalar etkisizleştirildi. İşçiler, karanlık maden ocaklarında, inşaat alanlarında, fabrikalarda ölümle burun buruna çalışmak zorunda bırakıldı. Soma ve Ermenek katliamları bunun en acı göstergesidir!
Ancak biz buradayız! Bugün Manisa’da, Soma’da, Türkiye’nin dört bir yanında emeğimize sahip çıkmak için dimdik ayaktayız! Emek mücadelesi yalnızca ekmek mücadelesi değildir! Aynı zamanda onur mücadelesidir, özgürlük mücadelesidir, laiklik ve Cumhuriyet mücadelesidir! Çünkü biliyoruz ki iş cinayetlerine, özelleştirmelere, yağma düzenine karşı sınıf bilincini yükseltmeden, bir araya gelmeden, emeği yüceltmeden, emperyalist düzene ve faşizme karşı durulamaz! Cumhuriyet’in kazanımları emeğin, özgürlüğün ve eşitliğin teminatıdır. Bugün Cumhuriyet’i yok etmeye çalışanlara karşı en büyük direnişi emekçiler sergileyecektir!
Bugün bu bilinçle hareket eden işçiler var! Hak gasplarına karşı direnişler sürüyor, direnişlere yenileri ekleniyor! Fernas, Akcanlar, Çayırhan işçileri bugün sermayeye, sömürüye karşı omuz omuza mücadele ediyor! Bizler de onların yanındayız, dayanışmamızı büyütüyoruz!
Türkiye’de insan hayatının bir değerinin olmadığını her felakette bir kez daha görüyoruz! 6 Şubat depremlerinde on binlerce yurttaşımızı kaybettik. Rant uğruna, denetimsiz ve çürük binalarla halkın yaşamı hiçe sayıldı. Bolu Kartalkaya’da yaşanan facia, insan hayatının ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha gösterdi. Önlenebilir bir felaketin sorumluları hesap vermemekte, her zamanki gibi suçu halkın üzerine yıkmaktadırlar.
Buradan soruyoruz: Kaç çocuğumuz, yurttaşımız yitip gidecek? Kaç kişi daha kar uğruna, o kardan dağıtılan komisyonlar, rüşvetler uğruna göz göre göre feda edilecek?
Eğitim-İş olarak;
• AKP’nin yağma ve talan düzenine karşı,
• Açlık sınırının altında yaşamaya mahkum eden sefalet ücretine karşı,
• İşçi kıyımlarına, güvencesizleştirme politikalarına, taşeron düzenine karşı,
• İş cinayetlerine, sendikasızlaştırma çabalarına ve örgütlenme özgürlüğünü gasp eden politikalara karşı,
• İktidarın gerici eğitim modeline, dindar ve kindar nesil yetiştirme politikasına karşı,
• Kamusal, bilimsel, laik ve Cumhuriyet değerlerine bağlı eğitim için mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz!
Soma’nın hesabı sorulana kadar durmayacağız! Emekçiler insanca yaşayacak ücreti ve çalışma koşullarını alana kadar, emeğin onuru ve haklarımız için sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz!
Her yurttaşına eşit muamele yapıp eşit hizmet veren bir Cumhuriyetten, yoksulluğun da zenginliğin de ‘kader’ gibi aileden evlada devredildiği bir ülke yaratılmıştır. Yani ülkemiz, “Kimsesizlerin kimsesi” olsun diye kurulan Cumhuriyet’ten yoksul çocukların kimsesiz kaldığı bir Cumhuriyet’e dönüştürülmüştür. Eğitim hiç olmadığı kadar niteliksiz, cahiller ve gericiler hiç olmadığı kadar cüretkardır. Laik, bilimsel ve çağdaş eğitim “bizi okumuşların şerrinden koru” diye dua eden bir yönetici erkanının saldırısı altındadır.
Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri, memleketin neresinde ve hangi şartlarda dünyaya gelmiş olursa olsun her çocuğun kulağına “Yeterince çalışırsan her şey olabilirsin” diye fısıldamasıydı. Son 23 yılın ardından ne acıdır ki bu ses sustu. Çocuklar eğitimsizliğe mahkum, gençler geleceğini yurtdışında aramaya çalışır hale gelmiştir. Başöğretmenimizin “kimsesizlerin kimsesi” olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet’te yoksul halk çocukları hiç olmadığı kadar kimsesiz kalmıştır.Ancak Fakir Baykurt’un dediği gibi “Bey çocuğu bey, ırgat çocuğu ırgat olmasın diyedir bizim eğitim mücadelemiz.”
Sarayda şatafat sürerken çöpten utanarak yemek arayan yurttaşlarımız, Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan'ın, “Ülkemizde aşırı yoksulluk yoktur” derken oğluna okul pantolonu alamadığı için intihar eden İsmail Devrim, foseptik temizletildiği için mikrop kapıp ölen “Nasıl olsa beni unutacaksınız” diyen taşeron işçi Zafer Açıkgözoğlu ve daha niceleri, dolaylı yoldan MEB eliyle tarikat yurtlarına, okullarına itilen evlatlarımız, Aladağ’da cemaat yurdunda yanarak can veren yavrularımız bize tarihi bir sorumluluk yüklemektedir. Biz bu sorumluluğun farkındayız ve Cumhuriyet’in eşitlikçi, halkçı ve laik mirasını korumaya ant içtik!
Bugün Manisa’dan, Soma’dan, tüm Türkiye’ye sesleniyoruz:
Emek en yüce değerdir!
Direne direne kazanacağız!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Yaşasın laik, bilimsel ve parasız eğitim hakkımız!
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın demokrasi, yaşasın tam bağımsız Türkiye!
 
Manisa’daki açıklamanın ardından Soma’ya geçildi. Soma Belediye Başkanı Sercan Okur’un da katılımıyla Madenci Şehitliği ziyaret edilerek, şehitlerin mezarlarına karanfil bırakıldı.

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

ÜNİVERSİTELERİMİZİ KUŞATAN KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ

ÜNİVERSİTELERİMİZİ KUŞATAN KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ!

Bugün üniversitelerimiz, Cumhuriyet tarihinin en ağır kuşatması altındadır. AKP iktidarı; yükseköğretimi, akademik özgürlüğü, bilimsel liyakati, düşünce özgürlüğünü ve gençliğin geleceğini gasp etmektedir. Üniversitelerimizi rant yuvalarına, apartman dairelerine sıkıştırılmış ticarethanelere dönüştüren bu düzen, gençliği geleceksiz bırakmaktadır.

Ve biz Eğitim-İş olarak diyoruz ki: Bu karanlığa teslim olmayacağız!

Özgür Özerk Demokratik Üniversite

Türkiye’de üniversiteye girmek bir umut, üniversitede okumak ise artık büyük bir lüks haline gelmiştir. Yüksek enflasyon, ekonomik kriz ve iktidarın yanlış politikaları yüzünden milyonlarca gencimiz üniversite eğitimine ya hiç başlayamamakta ya da eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmaktadır.

-TÜİK verilerine göre 2024 yılında 383 bin öğrenci ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle üniversiteyi terk etmiştir.
-EUROSTAT (Avrupa İstatistik Ofisi) verilerine göre Türkiye, Avrupa’da eğitimi yarıda bırakan gençlerin oranının en yüksek olduğu ülkedir (%18,7).

Üniversiteye girmeyi başaran milyonlarca gencimiz ise barınma, beslenme ve ulaşım masrafları altında ezilmektedir.

Parasız Eğitim Parasız Sağlık

  • KYK yurtları yetersizdir: 4 milyondan fazla öğrencinin sadece 1 milyona yakını KYK yurtlarında kalabilmektedir. Yani her 4 öğrenciden yalnızca 1’i barınma hakkına erişebilmektedir.
  • İstanbul’da durum daha vahimdir: 917 bin öğrenciden yalnızca %6,3’ü KYK yurtlarında kalabilmektedir.

Geri kalan öğrenciler ya fahiş kira fiyatlarına mahkûm edilmekte ya da özel yurtlara yönelmek zorunda bırakılmaktadır.

Üstelik barınma sorununu çözmek yerine, KYK yurtlarında odalara ekstra yataklar koyularak öğrencilerin insanca yaşam hakkı gasp edilmektedir. Zaten kalabalık olan 4-6 kişilik odalar, bu uygulama ile adeta koğuşlara dönüştürülmüştür. Bu durum öğrencilerin sağlığını, güvenliğini, ders çalışma ortamını ve özel yaşam hakkını doğrudan ihlal etmektedir.

Üniversite öğrencisi olmak artık ailelerin boyunu aşan maliyetler demektir.

 Ankara, İstanbul ve İzmir’de:

  • Özel yurtta kalan bir öğrencinin açılış maliyeti 90 – 92 bin TL, aylık sabit gideri en az 48 – 58 bin TL’dir.
  • Ev kiralayan bir öğrencinin açılış maliyeti 105 bin TL’nin üzerinde, aylık sabit gideri ise 47 bin TL civarındadır.

Bu rakamlar, asgari ücretin iki katından fazla aylık masraf demektir.

Bir öğrencinin ayakta kalabilmesi için sadece yemek masrafı 12 bin TL’yi bulurken, basit sosyal ihtiyaçlar bile (bir kahve içmek, sinemaya gitmek) öğrenciler için ulaşılamaz hale gelmiştir.

OECD raporuna göre Türkiye, üniversite okumanın net getirisi bakımından sondan ikinci sıradadır. Yani üniversite bitirilse bile karşılığı düşük ücretli işsizliktir. EUROSTAT verilerine göre Türkiye, Avrupa’da üniversite mezunlarının en düşük gelire sahip olduğu ülkedir. Üniversite mezunları işsiz kalmakta, iş bulanlar ise açlık sınırında maaşlarla yaşamaya mahkum edilmektedir.

Sömürüye Boyun Eğmeyeceğiz!

Gençlerimiz “üniversite okusam da işsiz kalacağım” düşüncesine sürüklenmiştir. İşte bu tablo, AKP’nin üniversite politikalarının iflas ettiğinin kanıtıdır.

YÖK 12 EYLÜL’ÜN MİRASI, AKP’NİN SOPASI

12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK, bugün AKP eliyle üniversitelerin boğazına geçirilmiş bir pranga haline gelmiştir. Avrupa Üniversiteler Birliği’nin raporuna göre Türkiye, akademik özerklik açısından 35 ülke arasında sonuncudur!

Rektör atamaları Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasına bırakılmış, Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayılmış, 56 üniversiteye anayasaya aykırı biçimde rektör atanmıştır. Bu, sadece bir anayasa ihlali değil, üniversitelerimizin özerkliğine doğrudan müdahaledir.

Bilimsel liyakat çöpe atılmış, akademik kadrolar siyasi sadakat üzerinden şekillendirilmiştir. 2016’da URAP sıralamasında ilk 1000’de 18 üniversitemiz varken, 2025’te bu sayı 10’a düşmüştür.

BÜTÇE VAR, ANCAK ÜNİVERSİTELERE YOK!

2025 bütçesinde devlet üniversitelerine 487 milyar TL ayrılmışken , 141 üniversiteye , Diyanet İşleri Başkanlığı’na 130 milyar TL ayrılmıştır. Üniversitelerimiz laboratuvar, kütüphane, yurt ve derslik açısından yetersiz bırakılırken; ülke bilime değil, itaate yatırım yapmaktadır.

Saraya Değil Üniversiteye Bütçe!

ÜNİVERSİTELERDE İDARİ PERSONELİN SORUNLARI ARTIYOR!

Üniversitelerdeki idari ve teknik personel görmezden gelinmekte, ağır biçimde ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Görevde Yükselme ve Unvan değişikliği sınavının merkezi olarak her yıl açılmaması ve mülakat uygulamaları haksızlıklara yol açmaktadır. Bu sınavlar her yıl en az iki kez yapılmalı ve atamalar bu sınav sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir. Ayrıca bu sınavlar, sadece şef ve şube müdürlüğü gibi kadroları değil, fakülte/enstitü/yüksekokul sekreteri ve daire başkanı gibi kadroları da kapsamalıdır. İdari personelin çalışma ortamları fiziki olarak yetersizdir. Döner sermaye payları adil bir şekilde dağıtılmamaktadır.

 

Eğitim-İş olarak uyarıyoruz:

  • Üniversitelerimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz.
  • 12 Eylül’ün mirası YÖK kaldırılmalı, üniversiteler demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  • Akademisyenler üzerindeki baskılar son bulmalı, öğrencilerin demokratik hakları güvence altına alınmalıdır. Akademisyenlerin ülkeyi terk etmelerinin önüne geçilmelidir.
  • İdari personele tayin ve üniversite tazminat hakkı verilmelidir. Kamuda en mahrum olan Üniversite idari personeli yoksulluktan kurtarılmalıdır.
  • Üniversitelerde iş barışını bozan ücret adaletsizliği giderilmelidir.
  • Kamu personelin tamamına 3600 ek gösterge hakkı verilmelidir.

Saraya Değil Personele Bütçe

  • Üniversiteye ayrılan bütçe artırılmalı, öğrencilerin barınma ve beslenme sorunu çözülmelidir.
  • Akademik ve idari personelin maaş, hak ve çalışma koşulları insanca yaşama uygun hale getirilmelidir.
  • Rektörler seçimle gelmelidir.

Kayyum Rektörler İstemiyoruz!

AKP’nin politikaları üniversitelerimizi çürütse de biz biliyoruz: Bilim susmaz, gençlik teslim alınamaz!

Eğitim-İş olarak, üniversitelerimizi rantın, gericiliğin ve siyasi baskının elinden kurtarmak için mücadeleyi sürdüreceğiz.

Özgür, Laik , Demokratik Üniversite!

Ege Üniversitesi’nde öğrenim gören gençlerimiz bu ülkenin geleceğidir. Asla düşman muamelesi görmeyi hak etmezler. Üniversiteler bilim ve özgür düşüncenin yuvalarıdır. Ancak ne yazık ki dışarıdan gelen grupların kampüs içinde stant açmak isteyen öğrencilere müdahale bulunması kabul edilemez. Üniversite yönetiminin bu konuda derhal açıklama yapmasını talep ediyoruz.

Tüm farklı düşünen öğrencilerin anayasal hakları olan stant açma ve protesto faaliyetleri engellenmekte, polisin kampüs içindeki aşırı müdahalesi sonucu çok sayıda öğrenci fiziksel şiddete maruz kalmakta ve gözaltına alınmaktadır. Bu uygulamaların hukuka ve insan haklarına aykırıdır.

Üniversiteler, öğrencilerin özgürce bilim üretip demokratik ortamda bir araya gelebildiği yerler olmalıdır. Artan yemek ücretleri başta olmak üzere öğrencilerin meşru taleplerinin dikkate alınması, yasak ve baskıların son bulması gerekmektedir. Kampüs içinde gereksiz çevik kuvvet varlığı sona erdirilmeli, kapatılan stantlar yeniden açılmalı ve üniversiteler siyasal baskılardan arınmış, özerk yapısına kavuşmalıdır.

Eğitim-İş olarak öğrencilerimizin yanında olduğumuzu, bu baskı ve şiddete karşı mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Üniversitelerimizi kurtarmak için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz!

Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz

 

 

 

 

DEVAMI

ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZÜ KULLANARAK EMEĞİMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAK İÇİN ANKARA DAYDIK

Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalar olarak kamu çalışanlarına ve  kamu emeklilerine reva görülen zam teklifini protesto etmek için iş bıraktık; Anıtpark’tan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüdük.


 

DEVAMI

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • Şube Açılışı
  • Başkanlar Kurulu
  • Milli Bayramlar
  • Basılı Basın

Videolar

  • Eğitim İş Yükseköğretim Şubeleri Yükseköğretim Kurumunu Ankara da Uyardı
  • Üniversitelerde Yurt Sorunu ile İlgili Şube Başkanı Elbey Kale nin Açıklaması
  • Ege Üniversitesi Kreş Hakkının Kaldırılmasını Protesto Ettik
  • Ege Üniversitesi Kreş Hakkının Kaldırılmasını Protesto Ettik