Aduan Konten Aduan Konten Negatif Aduan Kominfo Aduan Konten Judi Trust Positif Kominfo Cek Internet Positif Cek Blokir Website Lapor Konten Negatif Internet Positif Internet Sehat Layanan Aduan Layanan Aduan Konten Kominfo Trust Positif aduan konten.id aduankonten go id lapor aduan konten cek aduan konten
Eğitim İş İzmir 4 Nolu Şube
Eğitim İş İzmir 4 Nolu Şubesi

AYDINLANMANIN SÖNMEZ IŞIĞI CUMHURİYETİMİZ 101 YAŞINDA

Sendika Haberleri

AYDINLANMANIN SÖNMEZ IŞIĞI CUMHURİYETİMİZ 101 YAŞINDA

AYDINLANMANIN SÖNMEZ IŞIĞI CUMHURİYETİMİZ 101 YAŞINDA! 

Bağımsızlık ve özgürlüğümüzün güvencesi Cumhuriyetimizin 101. yılını kutluyoruz. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı bu değerli emaneti, sonsuza dek korumaya ve yaşatmaya kararlıyız.

Cumhuriyetimizin ilanının 101. yıldönümünü, aydınlanma ve çağdaşlaşma ülküsüne olan inancımız ve Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’e duyduğumuz derin saygıyla kutluyoruz. 
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün önderliğinde, ulusumuzun bağımsızlık aşkıyla başlattığı mücadeleyle kurulmuş ve halk egemenliğine dayanan bir yönetim anlayışıyla yükselmiştir. Egemenlik, kayıtsız koşulsuz milletimize verilmiş, laiklik ve demokrasi gibi Cumhuriyetin temel değerleri benimsenmiştir.
Cumhuriyet, bilgisizliğe, bağnazlığa, yobazlığa, yoksulluğa, çaresizliğe karşı verilen savaşın adıdır. Atatürk’ün deyişiyle, "Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir."
Tüm bu aydınlık saçan özellikleri nedeniyle Cumhuriyetimiz, bir asra ulaştığı şu günlerde saldırı altındadır.
Bugün Cumhuriyeti yöneten anlayış, demokrasiyi amaç değil, araç olarak görmekte ve kendi siyasal anlayışını gerçekleştirmek için çalışmaktadır. Anayasanın ilk dört maddesine yönelik açıklamalarla başlayan ve terörist başının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne davet edilmesiyle devam eden söylemler, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinin tartışmaya açılmasına neden olmakta, toplumdaki kutuplaşmayı körüklemektedir. Bu yaklaşımlar, Cumhuriyetin eşitlikçi ve birleştirici ilkeleriyle bağdaşmamakta, toplumsal barışımıza zarar vermektedir.
Atatürk, "Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır" sözüyle izlenmesi gereken yolu bizlere göstermiş olsa da bugün başta Öğretim Birliği ilkesi olmak üzere devrim yasaları çiğnenmekte; Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda oluşturulan çağdaş bilim ve eğitim hedefi terk edilmekte; Cumhuriyet'e, kurucularına, değerlerine hakaret edenler, cezasızlık politikalarıyla dolaylı olarak teşvik edilmekte; kadın-erkek eşitliği anlamına gelen Cumhuriyetimizde kadınlarımız gericiliğin tehdidiyle yüz yüze kalmaktadır. Son 22 yılda uygulanmak istenen eğitim sistemi ile dindar, muhafazakâr, biat kültürünü benimseyen, eleştirel düşünceye kapalı itaatkar nesil yetiştirilmek istenmektedir.
Ülkemizin dört bir yanında eğitim, kültür ve sosyal alanda Cumhuriyet karşıtı unsurların cesaret bulduğu bir ortam yaratılmaktadır. Bu karanlık niyetler, Cumhuriyet’in ve kurucularının bizlere bıraktığı akıl ve bilim ışığında yürümemiz gereken yoldan sapmamızı hedeflemektedir. Atatürk’ün dediği gibi, “En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır,” ve bizler, Cumhuriyet’in çağdaş uygarlık hedefine inanan eğitim emekçileri olarak bu yoldan ayrılmayacağız.
Eğitim-İş olarak, Cumhuriyet’in kurucu değerlerini yaşatmak ve çocuklarımızı laik, bilimsel, çağdaş eğitim anlayışıyla yetiştirmek için çalışmaya devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin 101. yılında coşkuyla kutlanması gereken bu değerlerin, siyasal iktidarın ve çeşitli çevrelerin gölgelemeye çalıştığı dönemde dahi kararlılıkla arkasında duruyoruz. Tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutluyor, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyoruz.
İlelebet Cumhuriyet!

İlelebet Cumhuriyet!

İlelebet Cumhuriyet!

 

 

 

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

CUMHURİYET SEVDALILARI, EMEĞİN SAVUNUCULARI TANDOĞAN’DA BULUŞTU! CUMHURİYET VE EMEK İÇİN BİRLİKTE YÜRÜDÜK, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ!

CUMHURİYET SEVDALILARI, EMEĞİN SAVUNUCULARI TANDOĞAN’DA BULUŞTU! CUMHURİYET VE EMEK İÇİN BİRLİKTE YÜRÜDÜK, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ!

Eğitim-İş olarak 1 Şubat'ta ''Atatürk devrimleri, emeğin onuru, laik eğitim ve aydınlık bir gelecek için'' sloganıyla Birinci Meclis önünden başlattığımız ''Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşü''müz Şube Başkanımızın Elbey Kale'nin katıldığı, Tandoğan Meydanı'nda gerçekleştirdiğimiz "Cumhuriyet ve Emek Mitingi" ile sona erdi. Genel Başkanımız Kadem Özbay, “Eşitliğin olmadığı yerde de cumhuriyet yoktur. O nedenle burada, Tandoğan Meydanı’nda, Cumhuriyet’in sevdalıları, emeğin savunucuları olarak haykırıyoruz. Biz eğitimde ve ülkede eşitlik ve adalet istiyoruz. İşitsinler diye hep birlikte haykıralım. Eşitlik, adalet istiyoruz. AKP iktidarının emekçiyi yoksullaştıran, halkı fakirleştiren, eğitimi gericileştiren politikalarına karşı susmayacağız” dedi.

Cumhuriyet ve Emek Mitingi, Tekirdağ’dan Polatlı’ya yürüyen Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve şube başkanlarımızdan oluşan yürüyüş kortejinin Tandoğan Meydanı’na girmesi ile başladı. Binlerce yurttaşın doldurduğu alanda coşkulu bir şekilde karşılanan kortej, "Silahımız kalemimiz, karanlığı yeneceğiz" sloganı atarak kalemlerini kaldırdı.

Mitinge, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalar, CHP Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özcağdaş, CHP'li milletvekilleri Uğur Bayraktutan ve Hasan Öztürkmen, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ile yurttaşlar katıldı.

Genel Başkanımız Kadem Özbay mitingde yaptığı konuşmaya yürüyüş boyunca gittikleri illeri ve orada verilen mesajları anlatarak başladı. Özbay’ın burada yaptığı konuşma şöyle:

Sıktığı ele, kucakladığı dosta, dokunduğu omuza, gülümsediği yüze, baktığı göze, dinlediği söze, yüreğini veren, varlığını ortaya koyan Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşü’nün kahramanları merhaba!

Türkiye’nin dört bir yanından gelerek bu meydanda buluşan mücadele arkadaşlarım, fikirdaşlarım, yoldaşlarım merhaba!

Cumhuriyet’in, devrimlerin, aydınlık yolunda yürüyenler merhaba!

Haksızlıklar karşısında susmayanlar, baskılara boyun eğmeyenler, herkes için eşitlik, özgürlük ve adalet diyenler merhaba!

Biz bu yürüyüşe, karanlığa karşı bir meşale yakmak için başladık!

Biz bu yürüyüşe, hukuksuzluğa karşı adalet, sömürüye karşı hak ve halkın iradesi için başladık!

Biz bu yürüyüşe, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği Cumhuriyet’i, laik ve bilimsel eğitimi, emeğin onurunu savunmak için başladık!

Yürüdük yollar aşınmaz dediniz biz yolları aşındırmak için değil açlık sefalet yoksulluk içinde bıraktığınız, korkuyla yönetmeye çalıştığınız karanlık bir ülkede, sözümüzle, yürüyüşümüzle, az da olsa kaldıysa, yüzünüz aşınır mı diye yürüdük.

Ve bugün, sesimize ses katanlar, düşünceleriyle duygularıyla sadece bu meydanda değiller, ülkenin dört bir yanındalar. Karanlığa, yoksulluğa, zorbalığa karşı özgürlük, eşitlik birlik mücadelesi veren her yürek bizimledir.

Nerede Atatürk’ün izinde yürüyen bir cumhuriyet sevdalısı, nerede özgürlüğe, eşitliğe, kardeşliğe sahip çıkan bir ilerici varsa, aydınlanma savaşçısı var ise biz oradayız. Bizler, Cumhuriyetçiler olarak Ankara’da, 1. Meclis’in önünde başladık yürüyüşümüze! O meclis ki, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinin merkeziydi! O gün nasıl “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” dediysek, bugün de bu ülkenin geleceğini tarikatlara, sermayeye, tek adamlık rejimine teslim etmeyeceğiz!

Adıyaman’da deprem enkazları arasında yürüdük. Kaybettiklerimizin sesi olduk! Tarikatların okullarda yeri yok dedik, bilimsel aklın ve laikliğin önemini ve birleştiriciliğini vurguladık. Rant uğruna halkı ölüme terk edenleri unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz, helalleşmeyeceğiz dedik.

Amasya’da, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” dedik. Bugün de Cumhuriyet’i ve emek mücadelesini bizler kurtaracağız! Soma’da işçilerin acısını yüreğimizde hissettik. “301 canımızın hesabını sormadan, işçiyi köleleştiren bu düzene karşı mücadele etmeden durmayacağız!” dedik.

Tekirdağ’da, Atatürk’ün kara tahtada harf devrimini anlatan iradesine sahip çıktık. Laik, bilimsel eğitim hakkımızdır, dedik! Laik bilimsel demokratik eğitim hakkımızı haykırdık ve alacağız!

Ve Çanakkale’de, emperyalizme karşı ulus olarak direnişimizin destanını, andık. Çanakkale cumhuriyete giden yolun başlangıcıdır, önsözüdür dedik. Tüm şehitlerimizi, özel olarak da lise öğrencisiyken bu savaşa katılan şehit olan gençlerimizi andık. Onların anısının gereği olarak “Bu ülkeyi yabancı sermayeye, cemaatlere, yandaş müteahhitlere peşkeş çektirmeyeceğiz!” dedik!

Bursa’da Atatürk’ün Bursa Nutku’nda bizlere yüklediği görevle, Cumhuriyetimizin kazanımlarına sahip çıkmak için yürüdük. Eskişehir’de, Polatlı’da Kurtuluş’a giden yolda yürüdük!  Biz, Cumhuriyeti kuran cumhuriyetçi fikirlerin savunucu, bu fikirler etrafında bugünü ve geleceği kurmaya çalışan, her nesil gibi geleceğe köprü olmaya çalışan bir nesiliz. Biz var olmak için cumhuriyetçi köklerinden beslenen bir nesiliz.

Çünkü Cumhuriyetin Cumhuriyetçilerin sloganı “ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK, KARDEŞLİK”tir.

Özgürlük, bu ülkenin yurttaşının başkalarına zarar vermeden, başkalarının haklarını ihlal etmeden her şeyi yapabilme gücüdür. Atatürk’ün söylediği gibi “Özgürlük olmayan bir memlekette ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür.” “Özgürlükten doğan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.” “Özgürlük bizim, cumhuriyetçilerin, devrimcilerin yaşam biçimidir”

Cumhuriyet Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiş, ilan edilmiş, Türk halkının özgürlük, eşitlik mücadelesiyle gerçekleşecek olan bölünmez birliğinin, mutluluğunun sözleşmesidir.

Bizim yürüyüşümüz bu sözleşmeyi ihmal eden, ortadan kaldırmaya çalışanlara karşıdır. 1. Meclis cumhuriyeti ilan etti, devrimleri ilan etti. Şimdiki Meclis maalesef ki bu devrimleri tasfiye ediyor,  Talimatla el kaldır indirden öte geçmeyen, çoğunluğun yetkisini özgürlük, demokrasi ve adalet karşısında kullanan bu Meclis,  Meclis-i Mebusanın gerisindedir.

Ama emin olun ki cumhuriyet ilelebet yaşayacak, saltanatlar yıkılacak!

Sizlere Cumhuriyetin cumhuriyetçi öğretmeni olarak sesleniyorum:

Cumhuriyet, vicdan özgürlüğünü, söz özgürlüğünü, yazma, yayınlama özgürlüğünü, bireysel özgürlüğü, siyasal özgürlüğü ve toplanma özgürlüğünü güvence altına alır. Bunları çoğaltır.

Senin vicdan özgürlüğün, inanma özgürlüğündür.

Senin inancına saygı duyulmayan yerde cumhuriyet yoktur. Vicdan özgürlüğü olmadan din özgürlüğü zaten olamaz. Laiklik dindarların, inanan inanmayan herkesi güvencesidir dinbazların istismarcıların korkulu rüyasıdır! Bugün ramazanın ilk günü bakın oruç tutan ve tutmayan arkadaşlarımız yollarda bir aradaydı, tutmayan arkadaşlar tutan arkadaşların sahuruna iftarına ibadetine eşlik etti saygı duydu onlarda tutmayanlara. Laiklik birleştirir dincilik, mezhepçilik ayrıştırır. O nedenle laik eğitim, laik Türkiye diyoruz.

 

Özgürlüklerin güvence altında olmadığı, çoğalmadığı yerde insan onuru da yücelemez, yüceltilemez. İnsan onurunun yüceltilmediği yerde cumhuriyet yoktur!

Yurttaşların haklarını kullanmadığı yerde eşitlik yoktur. Eşitliğin olmadığı yerde de cumhuriyet yoktur.

O nedenle burada, Tandoğan Meydanı’nda, Cumhuriyet’in sevdalıları, emeğin savunucuları olarak haykırıyoruz.

Biz eğitimde ve ülkede eşitlik ve adalet istiyoruz. İşitsinler diye hep birlikte haykıralım:

EŞİTLİK,ADALET İSTİYORUZ!

AKP iktidarının emekçiyi yoksullaştıran, halkı fakirleştiren, eğitimi gericileştiren politikalarına karşı susmayacağız!

Kamu emekçisini, işçiyi, emekliyi açlık sınırına mahkûm eden, liyakatı yok eden, gençlerimizi diplomalı işsizliğe mahkum eden düzenin karşısındayız!

Bu anlattığım bir Türkiye hikayesidir. Artık eğitim görmenin, alanında uzmanlaşmanın, çok çalışmanın makbul sayılmadığı, iş bulmaya ve hayata tutunmaya yetecek kadar gelir sağlamaya yetmediği yeni Türkiye'dir.

Bu kabul edilebilir mi? Bu geleceksizlik, bu ülkenin çalışanına reva görülen değersizlik, kabul edilebilir mi? Asla kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Bir öğretmen olarak söylüyorum ki, bunların cumhuriyet dersi eksiktir. Çünkü cumhuriyet aynı zamanda tüm yurttaşların devlet imkanlarından eşit şekilde faydalandığı sistemin adıdır. Büyük önder Atatürk'ün kimsesizlerin kimsesi olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet'te emekçinin yoksul, haksız, hukuksuz imkânsız bırakılması asla kabul edilemez. Bizim insani koşullarda yaşama hakkımızı çaldılar,

Bizim yaşanabilir emeklilik hayalimizi çaldılar. Bizim ay sonunu bekleme halimizi, bitmeyen karakışa çevirdiler.

Bizim öğrencilerimize laik ve bilimsel eğitim verme hakkımızı çaldılar.

Eğitimden liyakati, gencecik insanlardan hak ettikleri kadroları çaldılar.

Ve şimdi bizim susmamızı bekliyorlar. Beklerler, beklesinler!

Susmadık, susmuyoruz, susmayacağız! İşitsinler diye hep beraber haykıralım:

İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ!

Devletin anayasa gereği üstlendiği görevleri nitelikli biçimde yerine getirmeyen, getirmemekte kararlı davranan, bu nedenle ülkeyi paralel yapılanmaların arka bahçesi haline getirenlere, onları sözde sivil toplum olarak tanımlayıp ortaklık kuranlara karşı ayaktayız! Daima ayakta olacağız! Tarikat dernek de kursa, şirket de kursa tarikattır. Özgür yurttaş iradesinin sözde efendiler, şeyhler, şıhlar, gavslar tarafından teslim alındığı yerde sadece din istismarcıları vardır. Onlara sivil toplum diye cila çekenler de devlet içindeki ortaklarıdır ve bu apaçık bir gerçektir. Çünkü biliyoruz ki paralel yapılanmalar ancak devlet içine sızmış ortaklarıyla var olabilirler! Başka türlü var olma şansları yoktur!

Bizler Mustafa Kemal’in öğretmenleriyiz, eğitim emekçileriyiz!

Bizler, Atatürk’ün Bursa Nutku’nda söylediği gibi, görev verilmese de mücadele etmek zorunda olan Cumhuriyet sevdalılarıyız!

Cumhuriyetçi, devrimci, ilerici öğretmenler, eğitimciler olarak bize düşen başlıca görev, halkımıza her koşulda gerçekleri anlatmak, iktidar gücüyle yandaş medyası sarı ve işbirlikçi sendikalarıyla halkı kandırmaya çalışanlara karşı, halkı uyarmak, uyandırmaktır! İnsanımızı hayata karşı devrimci bir tavır almaya yönlendirmektir.

En kolay sömürülen insan, bilgisiz insandır!

İşte bu yüzden egemenler, geniş halk kitlelerinin nitelikli eğitim hakkını kullanmasının önüne engeller koyarlar, hatta engellemeye çalışırlar.

Biz, kültürümüz içinde yaşayan eski eğitim anlayışına karşı bilinçlendirici, uyandırıcı eğitim verdiğimiz için, baskılara, tehditlere maruz kalıyoruz. Olsun! Korkmuyoruz! Şemsi Efendi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkokul öğretmeniydi. Yeni yöntemlerle eğitim verdiği için, Selanik’in egemenleri ona tam üç kez kıydılar. Ama o yılmadı! Çünkü o, Mustafa’yı, Mustafa Kemal yapan öğretmendi! Bugün tarih, Şemsi Efendi’ye kıyanları lanetliyor! Yarın da bize kıyanları lanetleyecektir! Varsın istedikleri kadar üzerimize gelsinler, biz yılmayacağız! Çünkü biz, Mustafa Kemaller yetiştirmeye devam edeceğiz!

Cumhuriyet dersi eksik olanların Osmanlı dersi de eksiktir. Çünkü nasıl ki karanlığın sonu aydınlıktır, istibdatın sonu hürriyettir. Nasıl ki Abdülhamit’in okullarından Mustafa Kemaller çıktıysa, bugün de sizin gerici, ayrıştırıcı okullarınızdan bizler, halkın öğretmenleri, var olduğumuz sürece, nice aydınlar, nice Mustafa Kemaller yetiştireceğiz. 

Yarın Cumhurbaşkanını ya da Başbakanı değil, önce bizleri sorguya çekecektir! Ve biz, tarih önünde başımız dik duracağız!

Bizi neyle suçlarlarsa suçlasınlar! Kimisi yakamızdan, kimisi paçamızdan tutsun! Halkımız bizim elimizden tutmaktadır!

Milli eğitim, milli olmaktan çıkarılıp iktidar partisine militan yetiştirme eğitimine dönüştürülmek isteniyor.

Bu meydanda olmamızın birçok sebebi var. En önemlilerinden biri budur. Bu anlayışa karşı mücadelemizi bir gün bile aksatmayacağız. Şu sorunların da acilen çözülmesini istiyoruz.

•          Okullarda öğrenci ve öğretmen vardır. ÇEDES Projeleriyle devlete, okulda öğretmenlere emanet edilmiş çocukların karşısına öğretmenden başkası çıkarılamaz. OKULLAR ÖĞRETMENLERİN VE ÖĞRENCİLERİNDİR

•          Protokollerle okulların asli görevinin dışına çıkarılması kabul edilemez.

•          Zorunlu eğitimde %100 okullaşma istiyoruz. Bunu sağlamak bu devletin asli görevidir. 1,5 milyon çocuk okulda yok…

•          Çocukların eğitimini okuldan ve öğretmenden uzaklaştıran her türlü uygulamanın karşısındayız.

•          Okullarımızda zorunlu seçmeli dersler istemiyoruz.

•          Birbiriyle kaynaşamayan farklı nesiller yetiştiren okullar istemiyoruz.

•          Zorunlu eğitimde okullarımızda bir öğün yemek ve temiz su ücretsiz olmalıdır.  Ortada devlet aklı yok sağlıklı nesil sağlıklı toplum demektir.

•          Öğretmenlerin göreve başlatılmasında Akademi eğitimini ve katmerli mülakatı kabul etmiyoruz. Üniversiteleri ne hale getirdiniz, diplomasız yöneticiler diplomayı değersizleştirdi. En büyük mirastır eğitim, diploma!

•          Öğretmenlikte unvanlar kaldırılmalı bu ünvanlara verilen ücretler öğretmenlerin kıdem ve kademelerine göre maaşına yansıtılmalıdır.

•          Atanmayan öğretmenlerin, mülakat mağdurlarının mağduriyetleri giderilmelidir. 1milyona yakın atama bekleyen öğretmen var, ayıp utanın, atamayacaksanız niye açtınız bu kadar üniversiteyi? Bu gençler aileleri sizin müşteriniz değil, olmayacak!

•          Özel okul öğretmenlerinin ekonomik durumları kamu okullarındakinden az olamayacak biçime getirilmelidir. 1913 yılından 2014 yılına kadar hiçbir hükümetin aklına gelmeyen değişimi bu iktidar yaptı.  Ankara’nın Çankaya ilçesinde devlet okulundan çok, özel okul var! Ayıp, utanın! Vergiler, başta eğitim, sağlık, güvenlik içindir, sizin sarayınız lüksünüz için değil! 1.5 milyondan fazla özel okula giden çocuğumuz var. Neden? Sizden sizin zararlı fikirlerinizden dayatmalarınızdan kaçtıkları için. Siz okulların, öğretmenlerin, öğrencilerin sahibi değilsiniz.

•          Zorunlu eğitim uygulayan bir ülkede proje okul adıyla nitelikli –niteliksiz okul ayrımı olmaz. Devletin görevi okullarımız arasındaki fiziki yetersizlikler gibi nitelik farkını da kaldırmaktır. Proje okulları uygulaması sizin FETÖ taktiğinizdir. Abi/abla atama modelinizdir. Keyfi atamalara son verin, liyakatsizliğiniz kurumları yozlaştırdı, çürüttü.

•          Deprem bölgesinde verilen sözler tutulmadı. Öğrenciler konteynır okullarda öğrenimlerine devam etmektedir. Deprem beklenen illerimizde okullarımızın bir kısmının güçlendirilmesi hala yapılmış değildir.

•          MESEM uygulaması çocuk emeğinin sömürülmesidir. Bu uygulamaya mutlaka son verilmelidir.

•          AKP iktidara geldiğinde öğretmenler maaşının beşte birini ev kirasına öderken, emekli ikramiyesiyle ev, araba alabilirken şimdi maaşı neredeyse ev kirasına yetmez oldu, emekli ikramiyesiyle ev alabilmesi hayal bile değil artık.

Bizler sizin tebliğci, kuryeci öğretmeniniz değiliz, olmayacağız.

Bunları istemek hakkımız değil mi? Bunları almak için mücadele edecek miyiz?

Cumhuriyet sevdalıları, emeği en yüce değer olarak bilenler;

Biz bu iktidarı tanıyor ve çok iyi biliyoruz. Bu insanların laiklik karşıtı, çağdaş değerlerden uzak olduklarını da biliyoruz.

Bu yüz yılda bu çağda zorunlu eğitim çağındaki çocukları cinsiyetlerine göre farklı okullarda toplayalım diyen, karma eğitimi tartışmaya açan Bakanlara, bürokratlara hoşgörüyle bakamayız.

Bu çağdışılık ile çağdaşlık arasındaki kavgadır. Biz çağdaşlıktan yanayız.

Bu akıl, bilime dayanmak ile akıl dışılık arasında bir kavgadır. Biz akıldan, bilimden yanayız.

Bu ileri ve geri arasında kavgadır. Biz ileri olanın yanındayız.

Bu insan haklarından, eğitim hakkından yana olmakla ayrıcalıklar peşinde koşanlar arasındaki kavgadır. Biz insan haklarından eğitim hakkından yanayız.

Biz kadın haklarından yanayız onlar fıtrat farklı diyerek kadını ikinci sınıf görenlerdir.

Biz ülkede birlik, yurttaşlık, eşitlik, özgürlük, kardeşlik diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz. Onlar bizim taraftarlarımız, bizim hukukumuz diyor. Devletin sahibiyiz diyor. Değilsiniz. Olamayacaksınız. Cumhuriyet halk demektir, cumhuriyetin sahibi de halktır. Biz kurduk biz yaşatacağız.

Burada bulunuşumuz, tüm Türkiye için, gelecek için Cumhuriyetten ve emekten yana hem bir direniş, hem de çağrıdır.

Cumhuriyeti savunacak,

Emeğin hakkını koruyacak,

Özgür, eşit, laik bir ülke için mücadele edecek miyiz? 

O zaman

Yaşasın emek!

Yaşasın özgürlük, eşitlik ve kardeşlik!

YAŞASIN CUMHURİYET!

Cumhuriyet ve emek mücadelesinde omuz omuza yürümeye devam edeceğiz! Ve çaresi yok biz kazanacağız. Birlikte kazanacağız!

“Türk milleti bundan sonra başında tacidar kabul etmez, başında hiçbir şahsın hakimiyetini kabul etmez” diyen Vasıf Çınar’a selam olsun! “Benim en büyük ülküm yurdun cennet olması” diyerek yurt sevgisini her şeyin üstünde tutan Hasan Ali Yücel’e selam olsun!

“Memlekette, mektep bulamayan bir çocuk bırakmayacağım” diyen Mustafa Necati’ye selam olsun!

Dünyada Başöğretmen ünvanlı tek lider, Cumhuriyetçi, devrimci, ebedi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e selam olsun, selam olsun, selam olsun!

Bize destek olan ve bizimle burada bulunan siz değerli dostlara devrimcilere ilericilere cumhuriyetçilere selam olsun!”

"HEP BERABER SOYULUYORUZ"

Mitingde konuşan Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım ise şunları söyledi:

''Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak bu ülkenin zenginliğini, bu ülkenin üretenlerini,  bu ülkenin emekçilerinin ürettiği katma değeri,  sadece 3-5 tane kendi yandaş müteahhitine, 3-5 çeteye peşkeş çekenlerden, bu zenginliği alacağız. Bu ülkenin halkına, gerçek hak ettiği kaynağın verilmesini masada, sokakta, her yerde sağlayacağız. Hep beraber soyuluyoruz. Hırsızlar cebimizden paraları alıyor. Biz emekçiler, alın terini verenler, çiftçiler, gerçek üreticiler, tarlada yıl boyunca üretim için tüm emeğimizi o tarlaya verenler, o toprağa gömenler, o ürünler çıktıktan sonra hepsini dökmek zorunda bırakanlar, ülkenin liyakatsız yöneticileri, plansız, programsız üretim planı yapamayanlar, köylüyü ezdirenler, çiftçiyi ezdirenler, emekliyi ezdirenler, işçiyi, memuru ezdirenlerden hesap soracağız."

"GİDECEKSİNİZ ADALET VE KALKINMA PARTİSİ"

 

Mitinge destek veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş da yaptığı konuşmada, ''Biz bugün CHP olarak il örgütümüzle, milletvekillerimizle birlikte buradayız. Sonuç itibariyle çok zorlu günlerden geçiyoruz. Bazen ‘hakikaten bu kadar da olmaz.  Bunu da yapmazlar’ dedikleri birçok şeylerle karşı karşıya kalıyoruz. Size uzun uzun bunu söylemeyeceğim. Dün ölüm yıl dönümünü andığımız büyük yazarımız Yaşar Kemal ile onlara cevap vereceğim. Diyor ki İnce Memed’te Yaşar Kemal, ‘Hangi günü gördün akşam olmamış. Hangi geceyi gördün sabah olmamış. Gideceksiniz Adalet ve kalkınma Partisi gideceksiniz. Sizin gidişinizi, Cumhuriyet öğretmenleri ve demokratlar gerçekleştirecek'' dedi.

Mustafa Özarslan konserinin ardından miting alanını dolduran binlerce yurttaş Anıtkabir’e, Atatürk’ün huzuruna çıktı.

Genel Başkanımız Kadem Özbay, Anıtkabir özel defterine şunları yazdı:

Atam, Başöğretmenim,

Bugün, bizlere emanet ettiğin en büyük değer olan Cumhuriyet’i, laik ve bilimsel eğitimi, emeğin onurunu ve halkın iradesini savunmak için başlattığımız Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşü’nü tamamlamanın gururuyla huzurundayız. Senin ilke ve devrimlerinden aldığımız güçle, her adımımızı bağımsızlık, eşitlik ve özgürlük idealine adadık.

Cumhuriyet’in aydınlık yolunda ilerlerken, aklın ve bilimin rehberliğini esas aldık. Halkın iradesini hiçe sayan anlayışlara karşı direndik, emeğin hak ettiği değeri görmesi için mücadele ettik, adaletin ve hukukun üstünlüğünü savunduk. Biliyoruz ki, senin en büyük eserin olan Türkiye Cumhuriyeti, ancak bizler onu yüceltmeye devam ederse sonsuza dek var olacaktır.

Bizler, yalnızca bugünün değil, yarının da sorumluluğunu taşıyan Cumhuriyet neferleri olarak buradayız. Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmaksızın yürüyeceğimize, devrimlerini her koşulda yaşatacağımıza, halkın refahı ve özgürlüğü için daima çalışacağımıza bir kez daha söz veriyoruz!

Cumhuriyet’in ve emek mücadelesinin yılmaz savunucuları olarak, senin ideallerini sadece bugüne değil, yarınlara da taşıyacağız. Gelecek nesillere daha özgür, daha eşit, daha adil bir ülke bırakmak için yılmadan mücadele edeceğiz.

Sana ve bu ülkeye kattıklarına minnettarız. Saygıyla, özlemle ve sonsuz bağlılıkla…

Tekirdağ

gelibolu

Şarköy

Bursa

500

esksehir

polatli

DEVAMI

EMEĞİN SÖMÜRÜLMEDİĞİ, ADALETİN VE EŞİTLİĞİN SAĞLANDIĞI BİR TÜRKİYE İÇİN KALEMLERİMİZİ MANİSA’DA KALDIRDIK

EMEĞİN SÖMÜRÜLMEDİĞİ, ADALETİN VE EŞİTLİĞİN SAĞLANDIĞI BİR TÜRKİYE İÇİN KALEMLERİMİZİ MANİSA’DA KALDIRDIK

Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşü kapsamında, Manisa’da, emek ve mücadelenin laiklik ve eşitlikle iç içe olduğunu vurguladık, Soma’da yaşanan işçi katliamını anımsatarak adalet talebimizi ve emekçilerin haklarını savunma kararlılığımızı haykırdık. 
Cumhuriyet Meydanı’ndaki basın açıklamasına, Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyeleri, şube ve temsilciliklerimizin yönetim kurulu üyeleri, Genel Sağlık-İş Genel Sekreteri Veli Can Karabacak, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve çok sayıda üyemiz katıldı. 

Genel Başkanımız Kadem Özbay’ın burada yaptığı açıklama şöyle: 

Cumhuriyet ve Emek Yürüyüşümüzde Adıyaman ve Amasya’dan sonra Manisa’dayız! Burada, yüz yılın en büyük işçi katliamlarından birinin yaşandığı Soma’yı ziyaret edeceğiz. Ve buradayız çünkü Soma’yı unutmadık, unutturmayacağız!
Soma, sadece bir maden faciasının değil, aynı zamanda rantçı sermayenin ve emek sömürüsünün en acımasız biçimde vücut bulduğu bir cinayet düzeninin adıdır! 301 madencimizin göz göre göre ölüme sürüklenmesi, kar hırsıyla hareket eden bir sistemin kanlı sonucudur. Bugün bizleri ucuz iş gücü, taşeron düzeni, sendikasızlık ve güvencesiz çalışma koşullarıyla korkutmaya çalışanlara buradan, Soma’dan sesleniyoruz: Korkmuyoruz! Sinmiyoruz! Emeğimizi sömürmelerine izin vermeyeceğiz!
AKP iktidarı döneminde Türkiye bir işçi mezarlığına dönüştü. Özelleştirme politikaları ile iş güvencesi ortadan kaldırıldı, taşeron sistemi yaygınlaştırıldı, sendikalar etkisizleştirildi. İşçiler, karanlık maden ocaklarında, inşaat alanlarında, fabrikalarda ölümle burun buruna çalışmak zorunda bırakıldı. Soma ve Ermenek katliamları bunun en acı göstergesidir!
Ancak biz buradayız! Bugün Manisa’da, Soma’da, Türkiye’nin dört bir yanında emeğimize sahip çıkmak için dimdik ayaktayız! Emek mücadelesi yalnızca ekmek mücadelesi değildir! Aynı zamanda onur mücadelesidir, özgürlük mücadelesidir, laiklik ve Cumhuriyet mücadelesidir! Çünkü biliyoruz ki iş cinayetlerine, özelleştirmelere, yağma düzenine karşı sınıf bilincini yükseltmeden, bir araya gelmeden, emeği yüceltmeden, emperyalist düzene ve faşizme karşı durulamaz! Cumhuriyet’in kazanımları emeğin, özgürlüğün ve eşitliğin teminatıdır. Bugün Cumhuriyet’i yok etmeye çalışanlara karşı en büyük direnişi emekçiler sergileyecektir!
Bugün bu bilinçle hareket eden işçiler var! Hak gasplarına karşı direnişler sürüyor, direnişlere yenileri ekleniyor! Fernas, Akcanlar, Çayırhan işçileri bugün sermayeye, sömürüye karşı omuz omuza mücadele ediyor! Bizler de onların yanındayız, dayanışmamızı büyütüyoruz!
Türkiye’de insan hayatının bir değerinin olmadığını her felakette bir kez daha görüyoruz! 6 Şubat depremlerinde on binlerce yurttaşımızı kaybettik. Rant uğruna, denetimsiz ve çürük binalarla halkın yaşamı hiçe sayıldı. Bolu Kartalkaya’da yaşanan facia, insan hayatının ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha gösterdi. Önlenebilir bir felaketin sorumluları hesap vermemekte, her zamanki gibi suçu halkın üzerine yıkmaktadırlar.
Buradan soruyoruz: Kaç çocuğumuz, yurttaşımız yitip gidecek? Kaç kişi daha kar uğruna, o kardan dağıtılan komisyonlar, rüşvetler uğruna göz göre göre feda edilecek?
Eğitim-İş olarak;
• AKP’nin yağma ve talan düzenine karşı,
• Açlık sınırının altında yaşamaya mahkum eden sefalet ücretine karşı,
• İşçi kıyımlarına, güvencesizleştirme politikalarına, taşeron düzenine karşı,
• İş cinayetlerine, sendikasızlaştırma çabalarına ve örgütlenme özgürlüğünü gasp eden politikalara karşı,
• İktidarın gerici eğitim modeline, dindar ve kindar nesil yetiştirme politikasına karşı,
• Kamusal, bilimsel, laik ve Cumhuriyet değerlerine bağlı eğitim için mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz!
Soma’nın hesabı sorulana kadar durmayacağız! Emekçiler insanca yaşayacak ücreti ve çalışma koşullarını alana kadar, emeğin onuru ve haklarımız için sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz!
Her yurttaşına eşit muamele yapıp eşit hizmet veren bir Cumhuriyetten, yoksulluğun da zenginliğin de ‘kader’ gibi aileden evlada devredildiği bir ülke yaratılmıştır. Yani ülkemiz, “Kimsesizlerin kimsesi” olsun diye kurulan Cumhuriyet’ten yoksul çocukların kimsesiz kaldığı bir Cumhuriyet’e dönüştürülmüştür. Eğitim hiç olmadığı kadar niteliksiz, cahiller ve gericiler hiç olmadığı kadar cüretkardır. Laik, bilimsel ve çağdaş eğitim “bizi okumuşların şerrinden koru” diye dua eden bir yönetici erkanının saldırısı altındadır.
Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri, memleketin neresinde ve hangi şartlarda dünyaya gelmiş olursa olsun her çocuğun kulağına “Yeterince çalışırsan her şey olabilirsin” diye fısıldamasıydı. Son 23 yılın ardından ne acıdır ki bu ses sustu. Çocuklar eğitimsizliğe mahkum, gençler geleceğini yurtdışında aramaya çalışır hale gelmiştir. Başöğretmenimizin “kimsesizlerin kimsesi” olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet’te yoksul halk çocukları hiç olmadığı kadar kimsesiz kalmıştır.Ancak Fakir Baykurt’un dediği gibi “Bey çocuğu bey, ırgat çocuğu ırgat olmasın diyedir bizim eğitim mücadelemiz.”
Sarayda şatafat sürerken çöpten utanarak yemek arayan yurttaşlarımız, Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan'ın, “Ülkemizde aşırı yoksulluk yoktur” derken oğluna okul pantolonu alamadığı için intihar eden İsmail Devrim, foseptik temizletildiği için mikrop kapıp ölen “Nasıl olsa beni unutacaksınız” diyen taşeron işçi Zafer Açıkgözoğlu ve daha niceleri, dolaylı yoldan MEB eliyle tarikat yurtlarına, okullarına itilen evlatlarımız, Aladağ’da cemaat yurdunda yanarak can veren yavrularımız bize tarihi bir sorumluluk yüklemektedir. Biz bu sorumluluğun farkındayız ve Cumhuriyet’in eşitlikçi, halkçı ve laik mirasını korumaya ant içtik!
Bugün Manisa’dan, Soma’dan, tüm Türkiye’ye sesleniyoruz:
Emek en yüce değerdir!
Direne direne kazanacağız!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Yaşasın laik, bilimsel ve parasız eğitim hakkımız!
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın demokrasi, yaşasın tam bağımsız Türkiye!
 
Manisa’daki açıklamanın ardından Soma’ya geçildi. Soma Belediye Başkanı Sercan Okur’un da katılımıyla Madenci Şehitliği ziyaret edilerek, şehitlerin mezarlarına karanfil bırakıldı.

DEVAMI

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • Şube Açılışı
  • Başkanlar Kurulu
  • Milli Bayramlar
  • Basılı Basın

Videolar

  • Eğitim İş Yükseköğretim Şubeleri Yükseköğretim Kurumunu Ankara da Uyardı
  • Üniversitelerde Yurt Sorunu ile İlgili Şube Başkanı Elbey Kale nin Açıklaması
  • Ege Üniversitesi Kreş Hakkının Kaldırılmasını Protesto Ettik
  • Ege Üniversitesi Kreş Hakkının Kaldırılmasını Protesto Ettik